Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu, Türk Demokrasi Vakfı’nın düzenlediği Demokrasi Şurası’nda; “Biz demokrasiyi bir iştirak süreci olarak görüyoruz, bir seçimle başlayıp bir seçimle biten bir süreç olarak görmüyoruz. Bunu bir yönetişim olarak görüyoruz. Bizim için temel maksat bir kişinin şu yahut bu makama gelmesi değil ülkenin nereye geleceği. Demokrasi skalasında birinci 20 sıralamasına gireceği bir Türkiye’yi inşa etmektir. İtfaiye dairesinin bile cumhurbaşkanından talimat aldığı bir rejimin ismi demokrasi olamaz” dedi.
Türk Demokrasi Vakfı, İstanbul’da Demokrasi Şurası düzenledi. Toplantıya, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrat Parti Genel Lideri Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu, İyi Parti TBMM Küme Lideri İsmail Tatlıoğlu, Saadet Partisi Genel Lider Yardımcısı Mustafa Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu, İYİ Parti İstanbul Vilayet Lideri Buğra Kavuncu, siyasi partilerin genel lider yardımcıları, milletvekilleri ve belediye başkanları katıldı.
Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bugün dünyada büyük bir değişim yaşanıyor. Hepimizin o değişimi yanlışsız okuması ve Türkiye’yi o değişimde gerçek yere konumlandırması ve Türkiye içinde de kendisini gerçek ve prensipli biçimde tanımlaması icap eder. Yaşanan birçok şey Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı ortasında yaşanan şeylere benziyor ve çok alarm edici. Son 30 yıl içinde jeopolitik zelzele 1991’de, 11 Eylül 2001’de yaşanan güvenlik zelzelesi, 2008’de yaşanan ekonomik kriz; ki tesirleri devam ediyor ve 2011’de yaşanan yapısal sarsıntılardan sonra dünyada sistemik bir sarsıntı yaşıyoruz. Türkiye’de sistemik bir zelzelenin içinde. Bir zelzelenin içindeyiz hepimiz bunu fark edelim ve sıradan bir siyasi rekabetle de karşı karşıya değiliz bunu da görelim.
“Bir dehşet iklimi varsa vatandaşlar tercihlerini özgür irade ile yapamıyorsa orada demokrasi olamaz”
2023 seçimlerini yalnızca bir iktidar değişimi olarak, bir seçim olarak görmemek icap eder. Hepimiz iki omzumuzda iki kuş taşıyormuşçasına hassas, ihtimamlı davranmak zorundayız. Son bir yılın ülke içindeki tahminen de en kıymetli demokrasi deneyimi altılı masanın kurulması ve bugüne kadar uyandırdığı olumlu tesirdir. Demokrasinin psikolojisi şudur; her bir vatandaşlın siyasal sistemde özne olduğu şuuru ile korkusuzca irade beyan edebildiği sistemin ismi demokrasidir. Bir dehşet iklimi varsa vatandaşlar tercihlerini özgür irade ile yapamıyorsa orada demokrasi olamaz.
“Mesajınızı aldık güç sahipleri; korkmadık, korkmayacağız”
Biz burada son periyotta artan şiddet olgusu etrafında aslında demokrasinin ruhsal olarak hayata geçirilemeyeceği bir iklim oluşturduğunun farkındanız. Bahçeli’nin her fırsatta Anayasa Mahkemesi kapatılsın dahil her türlü kapatma sürecinden sorumlu olduğu, TBMM’de bir milletvekilinin açık bir formda akına muhatap olup, darbe alıp hayati bir tehlike geçirdiği bir periyotta halkın oyları ile seçilmiş Büyükşehir Belediye liderimizi mahkeme kararı ile siyasi yasaklı hale getirilme eforları, hepsi bir bütünün modülleri, birbirinden bağımsız değil. İktidar şunu söylüyor; istediğimi cezalandırırım. Aslında verilmek istenen ileti da açık, diyorlar ki geçmişte bir seçim olmuştu bir hukuk kararı ile değiştiriyoruz, artık bir seçime daha gideceğiz oyunuzu ona nazaran kulanın. Şayet o seçimde yanlış oy kullanırsanız bilin ki daha sonra öteki şeylerle karşılaşırsınız. İletinizi aldık güç sahipleri. Sizin iletinize karşılığımız; korkmadık, korkmayacağız.
“Diğerleri terörist, vatan haini, trenden inenler diye tanımlamaya başladı mı orada demokrasi olmaz”
Böyle kaygı iklimi altında bu halk ne vakit seçime gitmişse dehşet iklimi oluşturanların karşısında ne varsa o alternatifi seçmiş ve tarihin akışına mührünü vurmuştur. Tekrar o denli olacaktır önümüzdeki yıl. Onlar bize iktidarı teslim etmeyecek, iktidarı bize millet teslim edecek ve biz o iktidarı teslim alacağız. Bir etnik, mezhebi, siyasi sınıf ve zümre tek başına o devletin sahibi olarak görülüp sistemi yönetiyor ve başkaları ikincil pozisyonda görülüyorsa orada demokrasi yürümez. Devleti birileri sahipmişçesine öbürleri terörist, vatan haini, trenden inenler diye tanımlamaya başladı mı orada demokrasi olmaz. Bu ülkenin vatandaşları eşittir. Yüzleşmemiz gereken sıkıntılarla korkmadan yüzleşmeliyiz. Her bir vatandaşımızın özgürce ana lisanını konuşabildiği, siyasi görüşünü tabir ettiği bir ülkeyi daima birlikte inşa edeceğiz. Hepimizin gür bir sesle Sünni ve Alevi herkes inancını özgürce yaşayacak diyeceği, sosyolojik kimlikleri siyasal kimliğin üzerine çıkamayacağı bir ülkeyi inşa etmek sorumluluğu ile karşı karşıyayız.
“İtfaiye dairesinin bile cumhurbaşkanından talimat aldığı bir rejimin ismi demokrasi olamaz”
Bu anayasa değişikliğinin referanduma gitmesi önümüzde seçimlerin ortamını zehirleyecek en tehlikeli ögelerden birisidir. Erdoğan’a ve iktidara sesleniyorum. Şayet bu anayasa teklifi 400’ün üzerinde bir oyla geçerse Meclis’in onayladığı teklifin asla referanduma görülmeyeceği konusunda cumhurbaşkanı bir teminat vermelidir. Bu süreç içerisinde muhalefet partilerinden gelecek her türlü değişiklik tekliflerini hiçbir ön yargı olmadan kıymetlendirmeli ve bu teklifin bir mutabakat metni halinde çıkmasına ihtimam göstermedir. Herkesin birbirine benzediği rejimin tek ismi vardır; otokrasidir. Biz demokrasiyi bir iştirak süreci olarak görüyoruz, bir seçimle başlayıp bir seçimle biten bir süreç olarak görmüyoruz. Bunu bir yönetişim olarak görüyoruz. Bizim için temel gaye bir kişinin şu yahut bu makama gelmesi değil ülkenin nereye geleceği. Demokrasi skalasında birinci 20 sıralamasına gireceği bir Türkiye’yi inşa etmektir. İtfaiye dairesinin bile cumhurbaşkanından talimat aldığı bir rejimin ismi demokrasi olamaz.”
(ANKA)